Nasrettin Hoca Kimdir

Nasrettin Hoca Kimdir

Türk düşünce tarihinin büyük dehası gerçek bir halk filozofu, yalnız yaşadığı 13. yüzyılın değil bütün zamanların en büyük nüktecisi, Türk zekasını, mizah dehasının en önemli temsilcisi Nasrettin Hoca, hicri 605, miladı 1208 yılında Sivrihisar'ın Hortu köyünde doğmuştur. Bir çok doğu ve batı kaynaklarına göre babası Hortu köyünün imamı olan Abdullah efendi, annesi Sıdıka Hatun'dur. Hocamızın doğduğu Hortu köyü bu gün ''Nasrettin Hoca'' olarak isim değiştirmiştir. Yapılan incelemelerde Nasrettin Hoca'nın bu köyde 23 yaşına kadar yaşadığı, babasının medresesinde okuduğu, sonra Sivrihisar medresesini bitirdiğini görmekteyiz. Zamanına göre, Hoca ve ailesi kışın Sivrihisar'da oturmakta yazında bir yayla özelliği taşıyan gerçekten tabiatın bütün güzelliklerini koynunda saklayan Hortu Köyünde oturdukları görülmektedir. Hoca babasının ölümü üzerine bir müddet köyde imamlık yapmış, Sivrihisar'da vaizlik görevini üzerine almıştır. 23 yaşına kadar sürdürdüğü köy imamlığı ve vaizlik görevini Mehmet efendi adlı halefine devretmiştir. 1237 yılında Sultan 1. Alaaddin Keykubatin son saltanat devirlerinde Sivrihisar'daki yüksek öğrenimini tamamlayarak, Akşehir'e yerleşmiştir. O devirde önemli bir kültür merkezi olan Akşehir'de zamanın ünlü alimleri Seyyid Mahmut Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim Sultandan dersler almış ve Seyyid Mahmut Hayrani'ye intisap etmiştir. Akşehir'de uzun süre Müderrislik (Profesör) kadılık yapan o devirde Hoce Nasireddin adı ile anılan, zamanla halkın dilinde Hoca Nasrettin, Nasrettin Hoca şeklinde söylenen hocamız 1284 yılında Akşehir'de vefat etmiştir. Türbesi şehir mezarlığında bulunmaktadır. Yanları açık olan ev kapısında kocaman bir kilit bulunan hocanın kabri bu günde pek çok insan tarafından ziyaret edilmekte ve dünyada ''Kahkahalar Atılan'' tek kabir olma özelliğini korumaktadır. Nasrettin Hoca; sadece ülkemizde değil bütün dünyada tanınan ve bilinen, evrensel bir gülmece ustasıdır. Unesco 1996 yılını ''Dünya Nasrettin Hoca yılı'' olarak ilân etmiştir.

Bir Fıkra:
Bir gün Hoca, yol üstü bir hana inmiş. Han Nuh Nebi'den kalma bir yer.. 
Her tarafı delik deşik; adeta çökmeye ramak kalmış. Hoca'nın yüreğine bir korkudur düşmüş ama, ne desin?
Nihayet bir söz arasında: - "Yahu, bu senin tavan da ne kadar gıcırdıyor, beşik mübarek!" diyecek olmuş ama, hancı baba hiç oralı olmamış; sözü şakaya boğarak:
- "Ağzını hayra aç Hoca, bu gıcırtı beşik gıcırtısı değil; tavan tahtaları Hakka tesbih çekiyor!" demiş. Hoca'nın közü küllenir mi? Gözlerini hancının gözüne dikerek: 
- "Peki ama", demiş; "ya bu tavan boyle tesbih çeke çeke aşka gelip de secdeye kapanırsa, bizim halimiz nice olacak?"